1997 yılında Rockstar Games tarafından yaratılan ve su katılmamış bir suç simülasyonu olan Grand Theft Auto, oyun dünyasında pek çok olguyu alt üst ettiği gibi benim de hayatım da pek çok şeyi değiştirmişti. O dönemlerde PC'nin strateji ve FPS oyunları için kullanıldığını düşünen ben, vaktimin çoğunu bu tip oyunlarla geçirir, aksiyon oyunlarını pek tercih etmezdim. Sanki dünyanın düzenini ben sağlayacakmışım gibi doğruluktan yana olan karakterleri yönetir, şehrin iyilik meleği olmaya çalışırdım. Oyunların birbirini tekrar etmeye ve sıkıcılaşmaya başladığı günlerden birinde, en yakın arkadaşımdan garip bir telefon aldım: "Abi bir oyun çıkmış mutlaka görmen lazım..."
Grand Theft Auto: San AndreasArkadaşımın evi yakındı, ama aynı oyunları oynamaktan sıkılmış olduğumdan pek hevesli değildim. Üstüme başıma biraz çeki düzen verip yarım saat geçmeden arkadaşıma vardığımda "Hatır için çiğ tavuk yenir" deyiminin önemini bir kez daha anlamış oldum. Çünkü karşımda tüm oyun kurallarını ters çevirip sallayan. Alışılagelmiş tabuların her birini alt üst eden bir yapım ile karşılaştım. Grand Theft Auto, bir aksiyon oyununda yapılması zorunlu olan ne kadar olgu varsa hepsini çöpe atıyor, insana sınırsız özgürlük tanıyordu.
Grand Theft Auto: San AndreasYaklaşık bir saat kadar arkadaşımın araçları çalıp çılgınlarca kullanmasını, sağa sola çarpmasını, insanları ezmesini, sokakları yerle bir etmesini izledikten sonra sıranın bana gelmesi için sabırsızlanıyordum. Kontrolleri elime geçirdiğimde (İnsanların temel ihtiyaçları sağolsun ki arkadaşım 1-2 dakika mola vermek zorunda kalmıştı.) daha evvel hiç bir oyunda olmadığı kadar özgür olduğumu hissettim. Sokağın kenarında durup ilk geçen arabaya dalıp, şoförü bir kenara atarak son sürat yollara düşmek inanılmaz keyif vericiydi. Sokaktaki araçlar arasında favorimiz olan kırmızı ve son derece süratli bir arabayı seçmiştik kendimize. Onunla tüm görevleri yapıyor, fazla hasar aldığımızda yenisi ile değiştiriyorduk. Eğer annem arayıp, "Oğlum saat kaç oldu, merak ettik." demeseydi sanırım o ekrandan hiç kalkmazdım. Eve gitmeden evvel yapmam gereken son bir görev kalmıştı: Arkadaşının CD'sini eve götürmenin yolunu bul...
Herşeyi tersine çevien ek paket
Grand Theft Auto: San AndreasHiç şüphe yok ki Grand Theft Auto bir devri bitirip diğerini başlattı ve kendine inanılmaz derecede büyük bir hayran kitlesi edindi. Fakat kısa süre içinde başı sayısız dava ile derde girdi. Oyunun tam manası ile bir suç simülasyonu olması, insanları suça teşvik ediyor iddiası ve bol küfür içermesi nedeniyle pek çok çevreyi rahatsız etmiş, hatta kısa bir süre için oyunun dağıtımı yasaklanmıştı. Uzun süre geçmedi ki oyun büyük baskılar sonucunda yeniden piyasaya sürüldü. Hatta pek çok oyun dergisi kısa süren bir demosunu okuyucularına ulaştırabilmek için sıraya girmişti bile.
Grand Theft Auto, pek çok oyun severin ağzında sakız olmaya başladığında işin ehli olanlar için artık çözülmedik bulmacası, tamamlanmadık görevi ve bulunmadık gizemi kalmamıştı. İnsanlar artık ikinci versiyonunu bekliyorlardı. Fakat Rockstar Games oyunu bir üst versiyona yükseltmek yerine kısa vadede insanları oyalayacak bir ek paket yayınladı. Bizleri 1969 yılının Londra sokaklarına taşıyan bu ek paket, ilk oyundan farklı olarak neredeyse hiç bir şey içermiyordu. Sadece oyunun İngilterede geçmesi nedeniyle trafik tersten işliyordu. Elbette harita tasarımı ve görevler yepyeniydi, ama bunların hiçbiri yeni gelecek oyunun vereceği tadı karşılayacak nitelikte değildi. Büyük bir kesim, Grand Theft Auto: London 1969'dan hoşlanmasa da, satış rakamları ve oynanma oranları bunu tamamıyla yalanlıyordu.
İkinci oyunun vakti gelmişti
Grand Theft Auto: San AndreasRockstar Games'in oyun dünyasına gönderdiği bombanın üzerinden yaklaşık 2 yıl geçmişti ki beklenen oyununu duyurdu. GTA 2... Bu sefer arkadaşımdan daha hızlı davranarak GTA 2'yi ilk oynama şerefine nail olmuştum. (Sağolsun o zaman ki canavar sistemim olan Pentium II 400 ve 32 MB RAM'im bu konuda büyük yardımcı olmuştu.) Arkadaşımın sistemi oyunu tam manası ile çalıştıramadığından bu sefer GTA sabahlamasını bizim evde yapmıştık. Bir gece oyunun ne kadar gizemi çözülebilir ise o kadar derinlere indik ve ilk bakışta aynı gibi gözüken oyunun, aslında epey elden geçirildiğini anladık.
Grand Theft Auto: San AndreasBu tarihten itibaren artık GTA ismi bir marka olmuş, yeni oyun özellikle ekran kartlarının nimetlerinden yavaş yavaş yararlanmaya başlamıştı. Ekranı görüş açımız halen kuşbakışı kamera olsa da, gece gündüz farkı oyunu görsel yönden epey farklılaştırıyordu. Haritalar daha büyük, görevler daha fazla ve içli dışlı olacağımız çeteler arası dengeler GTA 2'yi son derece oynanabilir kılıyordu. Özgürlük adına pek çok şey geliştirilmişti. Saatlerce hiç bir karşılığı olmamasına rağmen otobüs kullanıp, duraklarda yolcu indirip bindirmelerimizi hala anımsarım.
Oyun dünyasında ikinci devrim
Grand Theft Auto: San AndreasGTA 2'nin suyunu çıkarana kadar oynarken arkadaşımla kendi çapımızda hayaller kuruyorduk. Belki inanmayacaksınız ama aklımızdan geçen; "Acaba bu oyun üç boyutlu olsa nasıl olur" idi. Hatta bunun bir hayal olarak kalacağına kendimizi o kadar kaptırmıştık ki "Yok canım böyle bir oyunu üç boyutlu yapamazlar." diyor, bir yandan da "Düşünsene, eğer yaparsalar sanki gerçek hayat gibi olur." diye düşünüyorduk. Arkadaşımla ile bana malum mu oldu bilinmez, biz bu hayalleri kurduktan yaklaşık iki sene sonra en büyük hayalimiz olan üç boyutlu Grand Theft Auto yani GTA III piyasaya çıktı.
2001 senesinde PlayStation 2 versiyonu ile dünyaya merhaba diyen GTA III, sayısız ilki de beraberinde getiriyordu. Oyunun ilk olarak konsolda çıkması bir kenara dursun, inanılmaz derecede gelişmiş olan teknik alt yapısı ve şehrin içinde özgürce dolaşma gibi sayısız imkânı sunması ile yeniden bir devrim yaratmıştı. Benim gibi parasını bilgisayarına yatırmayı düşünen bir insana bile PlayStation 2 aldıran GTA III, basit bir övgüden çok daha fazlasını hak ediyordu.
Grand Theft Auto: San AndreasBir oyun bu kadar mı gelişir, bu kadar mı değişir inanmak mümkün değil. Çünkü artık karşımızda kendi halinde yaşayan bir şehir var. Suçla çevrili bir şehrin göbeğinde, kanundan daha büyük önceliğe sahip olan çetelere girebilmek için uğraş veren basit bir adamı canlandırıyorduk. Tipik GTA mantığı olan; "Karşına çıkan aracı çal, dilediğin gibi dolaş." mantığının yanı sıra pek çok mini görevlerin oyuna eklenmiş olması da cabasıydı. Araçlara bindiğimizde çalan radyo hemen herkesi büyülüyordu. İstediğiniz radyoyu açıyor ve toplam süresi saatleri bulan uzunluktaki şarkıları dinliyorduk. Her radyonun kendine özel DJ'i olduğu gibi müzik tarzı da vardı. Bu özelliklerin her biri bugüne kadar çıkmış tüm oyunlar arasında en fazla yenilik getiren yapım olma ismini GTA'ya yakıştırıyordu.
GTA III'ün oynama süresini epeyce uzatan ek görevler bir bakıma uzun yıllar elden bırakılmamasına imkan tanıdı. Ardı ardına görev yapmaktan bıkar sokata sadece turlamak isterseniz, gidip bir taksi çalabilir, para kazanmak için taksicilik yapabilirdiniz. Canınız kamu yararına bir şey yapmak isterse (ki bu kamu yararı derecesi tartışılır.) bu sefer itfaiyecilik, ambulans şoförlüğü ya da polisçilik de yapabiliyordunuz.
1997 yılında Grand Theft Auto piyasaya çıktığında ne denli büyük sükse yaptıysa ve piyasayı nasıl allak bullak ettiyse, GTA III'te getirdiği yeniliklerde aynı etkiyi yapmıştı. PlayStation 2'den yaklaşık 6 ay sonra PC versiyonu ile oyuncularla buluşan GTA III, teknik olarak pek fazla yenilik sunmasa da, bilgisayar üzerinde olması mantığı ile çoklu oyuncu moduna ve çeşitli görsel ek modlara imkan tanıyan bir hale gelmişti. Günümüzde halen geliştirilmekte olan GTA III modları sayesinde, sokaktaki araçları ülkemizin değişmez otomobillerinden olan Kartal, Serçe gibi modellerle değiştirebiliyoruz.
Ek paket olmayan ek paket
Grand Theft Auto: San AndreasGTA III çılgınlığının üzerinden dolu dolu bir sene geçmemişti ki; Rockstar Games yeni bir oyunla bir kez daha karşımıza çıktı; GTA: Vice City. Halen çılgınlarcasına GTA III oynayan insanları, "Bu da nerden çıktı?", "Peki bunun GTA III'ten farkı ne?" gibi sorular sormaya yönelten oyun, Brain De Palma'nın unutulmaz başyapıtı Scarface (Yaralı yüz) filminin geçtiği evrene götürüyordu bizleri. Suçun kol gezdiği, uyuşturucunun ve kaçakçılığın gırla gittiği Miami sokaklarında, tıpkı Scarface filminin senaryosunda olduğu gibi sıfırdan başlayıp, mafya imparatoru olma yolunda ilerleyen bir adamı yönetiyorduk. Tommy Vercetti isimli karakterimiz ile GTA III'te yapabildiğimiz ne varsa aynen devam ediyor, daha renkli daha büyük ve daha etkileşimli bir evrende suçun yeni ismi olmaya çalışıyorduk.GTA: Vice City tıpkı Grand Theft Auto: London 1969'da olduğu gibi bir önceki versiyonun modifiye edilmiş hali gibi göründü gözlere. Teknik olarak aynı yapıyı kullanan oyun bir iki grafik güncelleştirmesi ve eklenen çeşitli etkileşim ayarları ile makyajlanıp yeniden piyasaya sürülmüş gibiydi. Fakat işin güzel yanı oyunun ilk versiyona bağımlı olmaması ve tek başına oynanabilir vaziyette olması idi.
Yeni araçlar yeni silahlar ve kullanılabilir vaziyette binalar sunan Vice City GTA III'te ne eksikse deyim yerinde ise onu kapatacak yapıda idi. Artık araçlardan seyir halinde iken atlayabiliyor, motosiklet ve helikopter kullanabiliyorduk. Oyun haritasını kısa sürede dolaşmak isteyenlerin her zaman ellerinin altında bulundurdukları helikopter, Vice City'nin en önemli araçlarından biriydi.
Önce PlayStation 2'de boy gösterip yaklaşık bir seneye varan gecikmelerin ardından, PC versiyonunun piyasaya sürülmesi mantığı, artık GTA serileri içinde değişmez bir kural olmuştu. GTA III ve Vice City önce PlayStation 2 platformunda çıkıp sonrada PC'ye çıkınca, ister istemez pek çok gelişimi de beraberinde geliyordu. Tıpkı GTA III'te olduğu gibi Vice City'de de PC altyapısını kullanarak, grafiksel gelişimler ve çeşitli eklemeler olmuştu.
Sessizlik bozuldu
Rockstar Games ne zaman bir sessizlik içine gömülse ardından büyük ve bomba bir haber ile geri dönen bir firma. Tıpkı geçtiğimiz 2 senede olduğu gibi yeni bir oyunun yapımı içinde olduklarını düşündüğümüz programcılar, PlayStation 2 kullanıcılarını sevince boğacak olan haberi verip, GTA: San Andreas'ı duyurdular.
Geçtiğimiz sene E3 fuarında ilk kez görücüye çıkan oyun, o kadar çok yenilik vadediyordu ki; sadece PlayStation 2 kullanıcılarının değil diğer tüm oyun meraklılarının da ağzının suyunu akıtıyordu. Karakterimiz artık belli bir kişiliği olacaktı ve oyun haritası muazzam derecede büyük bir hale gelecekti. Yeni eklenen silahlar, araçlar ve görevler ile oyun bambaşka bir boyuta geçecekti. Tüm bu iddialar söylenti boyutunu aşmayacak gibi gözükürken olan oldu ve GTA San Andreas ilk olarak PlayStation 2 platformunda piyasaya sürüldü.
Vadedilen, beklenen ve istenen ne varsa San Andreas'da artık vardı. Devasa boyuttaki ana harita, pek çok eklenen yeni silah ve araçlar karşımızda duruyordu. Herşeyden güzeli ise artık karakterimizin bir kişiliği ve saygınlığı vardı. Çete elemanları arasında üst seviyeye ulaşmak için belli aşamalardan geçmemiz gerekiyordu. Karakterimizin fiziksel görünüşünün değişmesi, kız arkadaş edinme ve daha sayamadığım pek çok ayrıntı oyunun içinde yer bulunca, PlayStation 2'ye sahip olamayan oyuncular için keder dolu günler başlamış oldu.
Grand Theft Auto: San Andreas
PlayStation'ımı bundan 1.5 sene evvel satmış olduğuma lanet okuyan biri olarak, San Andreas'ı çılgınlar gibi beklemeye başladım. Arkadaşlarım tarafından aldığı övgüler oyunun ne denli iyi olduğunun kanıtıydı ama ben halen oyuna el bile sürememiş olduğumdan, bana göre değeri kat be kat artıyordu. Haziran ayında PC için çıkacak söylentileri gönlüme su serpmişti fakat günler geçmek bilmiyordu. İşte tarihler 7 Haziran'ı gösterdiğinde artık San Andreas'ın PC versiyonu resmen piyasaya sürülmeye başlanmıştı. Artık hiç kimse beni tutamaz, bekle San Andreas sokakları geliyorum...
İşte başlıyoruz
İçinde üç şehir barındıran San Andreas adalarındaki maceramız, dönem olarak 90'lı yılları içeriyor. San Andreas haritası toplamda üç şehirden oluşan devasa bir ada. Dolaşabileceğiniz mekan büyüklüğünü kafanızda canlandırmanız için minik bir formul mevcut, GTA: Vice City'nin toplam büyüklüğünü gözünüzde canlandırın ve bunu dört ile çarpın. İşte size San Andreas evreninin boyutu. Bu denli büyük olan haritaya daha kolay ulaşılabilirlik sağlanması için pek çok semte bölünmüş durumda. Her semtin kendine has tarzı, yapısı ve görünüşü var. Oyuna başladığımız Los Santos şehri haritanın güneyinde bulunuyor ve genelde küçük çeteler tarafından yönetiliyor. San Fierro ismi verilen diğer şehir ise daha gelişmiş binalara sahip bir bölge. Buradaki çeteler daha fazla imkanlara sahipler ve daha fazla söz sahibiler. Son şehir olan Las Venturas ise gerek çöl arazisi üzerine kurulu olmasının getirdiği özellik ile gerekse içerdiği kumarhaneler ile Las Vegas'ı andırıyor. Elbette buradaki yönetim büyük kitlelere hitap eden mafyalar tarafından sağlanıyor.
Grand Theft Auto: San AndreasEğer sizler de benim gibi San Andreas ile ilk defa PC'de tanışanlardansanız konuya biraz kulak vermek isteyebilirsiniz. San Andreas'daki ana karakterimiz olan Carl Johnson (veya kısaca CJ) kenar mahallede büyümüş bir gençtir. Bölgedeki çetelerle başı belaya girdikten sonra kaçmayı tercih eden ve bir daha geri dönmemek üzere şehri terk eden Carl, uzun bir süre sonra kararından dönüp, doğup büyüdüğü kente geri dönmeye karar verir. Fakat Carl ortalıkta yokken, geride bıraktığı ailesi bölgenin çeteleri tarafından rahatsız edilmektedir. Carl'ın erkek kardeşi ise durumu daha da kötüleştirdiğinden habersiz kendi çetesini kurmaya karar verir ve işler sarpa sarar. Artık kendilerine ciddi düşmanlar edinen aile bir gece ansızın saldırıya uğrar ve Carl'ın annesi bu saldırıdan sağ kurtulamaz.
Kendini annesine karşı suçlu hisseden Carl, çocukluğunu geçirdiği şehre geri döndüğünde ise yıllar evvel bıraktığı şehir artık eskisi gibi değildir. Erkek kardeşi yeni çetenin ele başlarından olmuştur ve başları kendilerinden daha büyük olan çeteler ile derttedir. Zaten CJ şehrine geri döndüğü anda polisler tarafınan kısa süreli alıkonulup, paraları alındıktan sonra sokak ortasına atılması ile şehrin ne denli suç batağına dönüştüğünü anlıyoruz. Güvenebilecek bir polisin dahi olmadığı şehirde, ayakta kalma çabası veren CJ ile sonu gelmeyecek bir maceraya ilk adımımızı böylece atmış oluyoruz.
Klişeleri bir kenara bırakın
Kabul etmek gerekir ki oyuna başlarken karşılaştığımız bu manzara ve senaryo biraz klişe. Fakat konu GTA olunca ana hikaye biraz kenara atılıyor. Çünkü oyunun asıl güzelliği içerisindeki, detaylarında ve görevlerinde gizli. İnanın şu anda piyasada, detay konusunda San Andreas'ın eline su dökebilecek bir oyun yok.
San Andreas'a ilk girişimizi yapar yapmaz gözümüze elbette grafikler takılıyor. Teknik olarak halen 4 sene evvelki grafik motoru kullanılıyor olsa da epeyce gelişim yapılmış durumda. Özellikle PC versiyonunda yüksek çözünürlük sayesinde detaylar epey artıyor. Daha sonra dikkatimizi çeken ise, genel yapı itibariyle zencilerin çoğunluğu oluşturduğu bir tablo sunan şehir yapısı oluyor. Zencilerle dolu bir alanda kendilerine özgü argolu konuşmaları ve küfürleri de ister istemez peşi sıra geliyor. İlk bir iki görevde konuşmaların ne kadar başarılı yapıldığına şahit oluyoruz. Şehrimizi biraz dolaşırsak daha varoş bir kesimin hakim olduğunu ve genelde unutulmuş bir kent görünümü dikkatlerden kaçmıyor.
Grand Theft Auto: San AndreasArkadaşımın evi yakındı, ama aynı oyunları oynamaktan sıkılmış olduğumdan pek hevesli değildim. Üstüme başıma biraz çeki düzen verip yarım saat geçmeden arkadaşıma vardığımda "Hatır için çiğ tavuk yenir" deyiminin önemini bir kez daha anlamış oldum. Çünkü karşımda tüm oyun kurallarını ters çevirip sallayan. Alışılagelmiş tabuların her birini alt üst eden bir yapım ile karşılaştım. Grand Theft Auto, bir aksiyon oyununda yapılması zorunlu olan ne kadar olgu varsa hepsini çöpe atıyor, insana sınırsız özgürlük tanıyordu.
Grand Theft Auto: San AndreasYaklaşık bir saat kadar arkadaşımın araçları çalıp çılgınlarca kullanmasını, sağa sola çarpmasını, insanları ezmesini, sokakları yerle bir etmesini izledikten sonra sıranın bana gelmesi için sabırsızlanıyordum. Kontrolleri elime geçirdiğimde (İnsanların temel ihtiyaçları sağolsun ki arkadaşım 1-2 dakika mola vermek zorunda kalmıştı.) daha evvel hiç bir oyunda olmadığı kadar özgür olduğumu hissettim. Sokağın kenarında durup ilk geçen arabaya dalıp, şoförü bir kenara atarak son sürat yollara düşmek inanılmaz keyif vericiydi. Sokaktaki araçlar arasında favorimiz olan kırmızı ve son derece süratli bir arabayı seçmiştik kendimize. Onunla tüm görevleri yapıyor, fazla hasar aldığımızda yenisi ile değiştiriyorduk. Eğer annem arayıp, "Oğlum saat kaç oldu, merak ettik." demeseydi sanırım o ekrandan hiç kalkmazdım. Eve gitmeden evvel yapmam gereken son bir görev kalmıştı: Arkadaşının CD'sini eve götürmenin yolunu bul...
Herşeyi tersine çevien ek paket
Grand Theft Auto: San AndreasHiç şüphe yok ki Grand Theft Auto bir devri bitirip diğerini başlattı ve kendine inanılmaz derecede büyük bir hayran kitlesi edindi. Fakat kısa süre içinde başı sayısız dava ile derde girdi. Oyunun tam manası ile bir suç simülasyonu olması, insanları suça teşvik ediyor iddiası ve bol küfür içermesi nedeniyle pek çok çevreyi rahatsız etmiş, hatta kısa bir süre için oyunun dağıtımı yasaklanmıştı. Uzun süre geçmedi ki oyun büyük baskılar sonucunda yeniden piyasaya sürüldü. Hatta pek çok oyun dergisi kısa süren bir demosunu okuyucularına ulaştırabilmek için sıraya girmişti bile.
Grand Theft Auto, pek çok oyun severin ağzında sakız olmaya başladığında işin ehli olanlar için artık çözülmedik bulmacası, tamamlanmadık görevi ve bulunmadık gizemi kalmamıştı. İnsanlar artık ikinci versiyonunu bekliyorlardı. Fakat Rockstar Games oyunu bir üst versiyona yükseltmek yerine kısa vadede insanları oyalayacak bir ek paket yayınladı. Bizleri 1969 yılının Londra sokaklarına taşıyan bu ek paket, ilk oyundan farklı olarak neredeyse hiç bir şey içermiyordu. Sadece oyunun İngilterede geçmesi nedeniyle trafik tersten işliyordu. Elbette harita tasarımı ve görevler yepyeniydi, ama bunların hiçbiri yeni gelecek oyunun vereceği tadı karşılayacak nitelikte değildi. Büyük bir kesim, Grand Theft Auto: London 1969'dan hoşlanmasa da, satış rakamları ve oynanma oranları bunu tamamıyla yalanlıyordu.
İkinci oyunun vakti gelmişti
Grand Theft Auto: San AndreasRockstar Games'in oyun dünyasına gönderdiği bombanın üzerinden yaklaşık 2 yıl geçmişti ki beklenen oyununu duyurdu. GTA 2... Bu sefer arkadaşımdan daha hızlı davranarak GTA 2'yi ilk oynama şerefine nail olmuştum. (Sağolsun o zaman ki canavar sistemim olan Pentium II 400 ve 32 MB RAM'im bu konuda büyük yardımcı olmuştu.) Arkadaşımın sistemi oyunu tam manası ile çalıştıramadığından bu sefer GTA sabahlamasını bizim evde yapmıştık. Bir gece oyunun ne kadar gizemi çözülebilir ise o kadar derinlere indik ve ilk bakışta aynı gibi gözüken oyunun, aslında epey elden geçirildiğini anladık.
Grand Theft Auto: San AndreasBu tarihten itibaren artık GTA ismi bir marka olmuş, yeni oyun özellikle ekran kartlarının nimetlerinden yavaş yavaş yararlanmaya başlamıştı. Ekranı görüş açımız halen kuşbakışı kamera olsa da, gece gündüz farkı oyunu görsel yönden epey farklılaştırıyordu. Haritalar daha büyük, görevler daha fazla ve içli dışlı olacağımız çeteler arası dengeler GTA 2'yi son derece oynanabilir kılıyordu. Özgürlük adına pek çok şey geliştirilmişti. Saatlerce hiç bir karşılığı olmamasına rağmen otobüs kullanıp, duraklarda yolcu indirip bindirmelerimizi hala anımsarım.
Oyun dünyasında ikinci devrim
Grand Theft Auto: San AndreasGTA 2'nin suyunu çıkarana kadar oynarken arkadaşımla kendi çapımızda hayaller kuruyorduk. Belki inanmayacaksınız ama aklımızdan geçen; "Acaba bu oyun üç boyutlu olsa nasıl olur" idi. Hatta bunun bir hayal olarak kalacağına kendimizi o kadar kaptırmıştık ki "Yok canım böyle bir oyunu üç boyutlu yapamazlar." diyor, bir yandan da "Düşünsene, eğer yaparsalar sanki gerçek hayat gibi olur." diye düşünüyorduk. Arkadaşımla ile bana malum mu oldu bilinmez, biz bu hayalleri kurduktan yaklaşık iki sene sonra en büyük hayalimiz olan üç boyutlu Grand Theft Auto yani GTA III piyasaya çıktı.
2001 senesinde PlayStation 2 versiyonu ile dünyaya merhaba diyen GTA III, sayısız ilki de beraberinde getiriyordu. Oyunun ilk olarak konsolda çıkması bir kenara dursun, inanılmaz derecede gelişmiş olan teknik alt yapısı ve şehrin içinde özgürce dolaşma gibi sayısız imkânı sunması ile yeniden bir devrim yaratmıştı. Benim gibi parasını bilgisayarına yatırmayı düşünen bir insana bile PlayStation 2 aldıran GTA III, basit bir övgüden çok daha fazlasını hak ediyordu.
Grand Theft Auto: San AndreasBir oyun bu kadar mı gelişir, bu kadar mı değişir inanmak mümkün değil. Çünkü artık karşımızda kendi halinde yaşayan bir şehir var. Suçla çevrili bir şehrin göbeğinde, kanundan daha büyük önceliğe sahip olan çetelere girebilmek için uğraş veren basit bir adamı canlandırıyorduk. Tipik GTA mantığı olan; "Karşına çıkan aracı çal, dilediğin gibi dolaş." mantığının yanı sıra pek çok mini görevlerin oyuna eklenmiş olması da cabasıydı. Araçlara bindiğimizde çalan radyo hemen herkesi büyülüyordu. İstediğiniz radyoyu açıyor ve toplam süresi saatleri bulan uzunluktaki şarkıları dinliyorduk. Her radyonun kendine özel DJ'i olduğu gibi müzik tarzı da vardı. Bu özelliklerin her biri bugüne kadar çıkmış tüm oyunlar arasında en fazla yenilik getiren yapım olma ismini GTA'ya yakıştırıyordu.
GTA III'ün oynama süresini epeyce uzatan ek görevler bir bakıma uzun yıllar elden bırakılmamasına imkan tanıdı. Ardı ardına görev yapmaktan bıkar sokata sadece turlamak isterseniz, gidip bir taksi çalabilir, para kazanmak için taksicilik yapabilirdiniz. Canınız kamu yararına bir şey yapmak isterse (ki bu kamu yararı derecesi tartışılır.) bu sefer itfaiyecilik, ambulans şoförlüğü ya da polisçilik de yapabiliyordunuz.
1997 yılında Grand Theft Auto piyasaya çıktığında ne denli büyük sükse yaptıysa ve piyasayı nasıl allak bullak ettiyse, GTA III'te getirdiği yeniliklerde aynı etkiyi yapmıştı. PlayStation 2'den yaklaşık 6 ay sonra PC versiyonu ile oyuncularla buluşan GTA III, teknik olarak pek fazla yenilik sunmasa da, bilgisayar üzerinde olması mantığı ile çoklu oyuncu moduna ve çeşitli görsel ek modlara imkan tanıyan bir hale gelmişti. Günümüzde halen geliştirilmekte olan GTA III modları sayesinde, sokaktaki araçları ülkemizin değişmez otomobillerinden olan Kartal, Serçe gibi modellerle değiştirebiliyoruz.
Ek paket olmayan ek paket
Grand Theft Auto: San AndreasGTA III çılgınlığının üzerinden dolu dolu bir sene geçmemişti ki; Rockstar Games yeni bir oyunla bir kez daha karşımıza çıktı; GTA: Vice City. Halen çılgınlarcasına GTA III oynayan insanları, "Bu da nerden çıktı?", "Peki bunun GTA III'ten farkı ne?" gibi sorular sormaya yönelten oyun, Brain De Palma'nın unutulmaz başyapıtı Scarface (Yaralı yüz) filminin geçtiği evrene götürüyordu bizleri. Suçun kol gezdiği, uyuşturucunun ve kaçakçılığın gırla gittiği Miami sokaklarında, tıpkı Scarface filminin senaryosunda olduğu gibi sıfırdan başlayıp, mafya imparatoru olma yolunda ilerleyen bir adamı yönetiyorduk. Tommy Vercetti isimli karakterimiz ile GTA III'te yapabildiğimiz ne varsa aynen devam ediyor, daha renkli daha büyük ve daha etkileşimli bir evrende suçun yeni ismi olmaya çalışıyorduk.GTA: Vice City tıpkı Grand Theft Auto: London 1969'da olduğu gibi bir önceki versiyonun modifiye edilmiş hali gibi göründü gözlere. Teknik olarak aynı yapıyı kullanan oyun bir iki grafik güncelleştirmesi ve eklenen çeşitli etkileşim ayarları ile makyajlanıp yeniden piyasaya sürülmüş gibiydi. Fakat işin güzel yanı oyunun ilk versiyona bağımlı olmaması ve tek başına oynanabilir vaziyette olması idi.
Yeni araçlar yeni silahlar ve kullanılabilir vaziyette binalar sunan Vice City GTA III'te ne eksikse deyim yerinde ise onu kapatacak yapıda idi. Artık araçlardan seyir halinde iken atlayabiliyor, motosiklet ve helikopter kullanabiliyorduk. Oyun haritasını kısa sürede dolaşmak isteyenlerin her zaman ellerinin altında bulundurdukları helikopter, Vice City'nin en önemli araçlarından biriydi.
Önce PlayStation 2'de boy gösterip yaklaşık bir seneye varan gecikmelerin ardından, PC versiyonunun piyasaya sürülmesi mantığı, artık GTA serileri içinde değişmez bir kural olmuştu. GTA III ve Vice City önce PlayStation 2 platformunda çıkıp sonrada PC'ye çıkınca, ister istemez pek çok gelişimi de beraberinde geliyordu. Tıpkı GTA III'te olduğu gibi Vice City'de de PC altyapısını kullanarak, grafiksel gelişimler ve çeşitli eklemeler olmuştu.
Sessizlik bozuldu
Rockstar Games ne zaman bir sessizlik içine gömülse ardından büyük ve bomba bir haber ile geri dönen bir firma. Tıpkı geçtiğimiz 2 senede olduğu gibi yeni bir oyunun yapımı içinde olduklarını düşündüğümüz programcılar, PlayStation 2 kullanıcılarını sevince boğacak olan haberi verip, GTA: San Andreas'ı duyurdular.
Geçtiğimiz sene E3 fuarında ilk kez görücüye çıkan oyun, o kadar çok yenilik vadediyordu ki; sadece PlayStation 2 kullanıcılarının değil diğer tüm oyun meraklılarının da ağzının suyunu akıtıyordu. Karakterimiz artık belli bir kişiliği olacaktı ve oyun haritası muazzam derecede büyük bir hale gelecekti. Yeni eklenen silahlar, araçlar ve görevler ile oyun bambaşka bir boyuta geçecekti. Tüm bu iddialar söylenti boyutunu aşmayacak gibi gözükürken olan oldu ve GTA San Andreas ilk olarak PlayStation 2 platformunda piyasaya sürüldü.
Vadedilen, beklenen ve istenen ne varsa San Andreas'da artık vardı. Devasa boyuttaki ana harita, pek çok eklenen yeni silah ve araçlar karşımızda duruyordu. Herşeyden güzeli ise artık karakterimizin bir kişiliği ve saygınlığı vardı. Çete elemanları arasında üst seviyeye ulaşmak için belli aşamalardan geçmemiz gerekiyordu. Karakterimizin fiziksel görünüşünün değişmesi, kız arkadaş edinme ve daha sayamadığım pek çok ayrıntı oyunun içinde yer bulunca, PlayStation 2'ye sahip olamayan oyuncular için keder dolu günler başlamış oldu.
Grand Theft Auto: San Andreas
PlayStation'ımı bundan 1.5 sene evvel satmış olduğuma lanet okuyan biri olarak, San Andreas'ı çılgınlar gibi beklemeye başladım. Arkadaşlarım tarafından aldığı övgüler oyunun ne denli iyi olduğunun kanıtıydı ama ben halen oyuna el bile sürememiş olduğumdan, bana göre değeri kat be kat artıyordu. Haziran ayında PC için çıkacak söylentileri gönlüme su serpmişti fakat günler geçmek bilmiyordu. İşte tarihler 7 Haziran'ı gösterdiğinde artık San Andreas'ın PC versiyonu resmen piyasaya sürülmeye başlanmıştı. Artık hiç kimse beni tutamaz, bekle San Andreas sokakları geliyorum...
İşte başlıyoruz
İçinde üç şehir barındıran San Andreas adalarındaki maceramız, dönem olarak 90'lı yılları içeriyor. San Andreas haritası toplamda üç şehirden oluşan devasa bir ada. Dolaşabileceğiniz mekan büyüklüğünü kafanızda canlandırmanız için minik bir formul mevcut, GTA: Vice City'nin toplam büyüklüğünü gözünüzde canlandırın ve bunu dört ile çarpın. İşte size San Andreas evreninin boyutu. Bu denli büyük olan haritaya daha kolay ulaşılabilirlik sağlanması için pek çok semte bölünmüş durumda. Her semtin kendine has tarzı, yapısı ve görünüşü var. Oyuna başladığımız Los Santos şehri haritanın güneyinde bulunuyor ve genelde küçük çeteler tarafından yönetiliyor. San Fierro ismi verilen diğer şehir ise daha gelişmiş binalara sahip bir bölge. Buradaki çeteler daha fazla imkanlara sahipler ve daha fazla söz sahibiler. Son şehir olan Las Venturas ise gerek çöl arazisi üzerine kurulu olmasının getirdiği özellik ile gerekse içerdiği kumarhaneler ile Las Vegas'ı andırıyor. Elbette buradaki yönetim büyük kitlelere hitap eden mafyalar tarafından sağlanıyor.
Grand Theft Auto: San AndreasEğer sizler de benim gibi San Andreas ile ilk defa PC'de tanışanlardansanız konuya biraz kulak vermek isteyebilirsiniz. San Andreas'daki ana karakterimiz olan Carl Johnson (veya kısaca CJ) kenar mahallede büyümüş bir gençtir. Bölgedeki çetelerle başı belaya girdikten sonra kaçmayı tercih eden ve bir daha geri dönmemek üzere şehri terk eden Carl, uzun bir süre sonra kararından dönüp, doğup büyüdüğü kente geri dönmeye karar verir. Fakat Carl ortalıkta yokken, geride bıraktığı ailesi bölgenin çeteleri tarafından rahatsız edilmektedir. Carl'ın erkek kardeşi ise durumu daha da kötüleştirdiğinden habersiz kendi çetesini kurmaya karar verir ve işler sarpa sarar. Artık kendilerine ciddi düşmanlar edinen aile bir gece ansızın saldırıya uğrar ve Carl'ın annesi bu saldırıdan sağ kurtulamaz.
Kendini annesine karşı suçlu hisseden Carl, çocukluğunu geçirdiği şehre geri döndüğünde ise yıllar evvel bıraktığı şehir artık eskisi gibi değildir. Erkek kardeşi yeni çetenin ele başlarından olmuştur ve başları kendilerinden daha büyük olan çeteler ile derttedir. Zaten CJ şehrine geri döndüğü anda polisler tarafınan kısa süreli alıkonulup, paraları alındıktan sonra sokak ortasına atılması ile şehrin ne denli suç batağına dönüştüğünü anlıyoruz. Güvenebilecek bir polisin dahi olmadığı şehirde, ayakta kalma çabası veren CJ ile sonu gelmeyecek bir maceraya ilk adımımızı böylece atmış oluyoruz.
Klişeleri bir kenara bırakın
Kabul etmek gerekir ki oyuna başlarken karşılaştığımız bu manzara ve senaryo biraz klişe. Fakat konu GTA olunca ana hikaye biraz kenara atılıyor. Çünkü oyunun asıl güzelliği içerisindeki, detaylarında ve görevlerinde gizli. İnanın şu anda piyasada, detay konusunda San Andreas'ın eline su dökebilecek bir oyun yok.
San Andreas'a ilk girişimizi yapar yapmaz gözümüze elbette grafikler takılıyor. Teknik olarak halen 4 sene evvelki grafik motoru kullanılıyor olsa da epeyce gelişim yapılmış durumda. Özellikle PC versiyonunda yüksek çözünürlük sayesinde detaylar epey artıyor. Daha sonra dikkatimizi çeken ise, genel yapı itibariyle zencilerin çoğunluğu oluşturduğu bir tablo sunan şehir yapısı oluyor. Zencilerle dolu bir alanda kendilerine özgü argolu konuşmaları ve küfürleri de ister istemez peşi sıra geliyor. İlk bir iki görevde konuşmaların ne kadar başarılı yapıldığına şahit oluyoruz. Şehrimizi biraz dolaşırsak daha varoş bir kesimin hakim olduğunu ve genelde unutulmuş bir kent görünümü dikkatlerden kaçmıyor.
Öğrendiklerimi aktarmaya ve kendi içeriğimi üretmeye çabalıyorum..
============================================================
ÖNEMLİ BİLGİLER:
Sitemize üye olduğunuzda
1-)Konu açabilir
2-)Yorum yapabilir
3-)Anketlerimize oy verebilir ve içeriklerimizi değerlendirebilirsiniz.
Aktif olarak bu imza kısmı değerlendirilecektir. (Önemli Olan Seyler Buradan Paylasılacaktır.)